31 Ocak 2010 Pazar

yorgun savaşçı

merhaba.geçen cuma sınav başvurusunu yaptım.bizim necmi bey güzel foto çekiyormuş,şaşırdım yakışıklı çıkmıştım.bir an aklıma 9.sınıftaki fotoğrafım gelince bu ben miyim dedim.o gün iyi de ıslandım..olsun ama hayırlısıyla şu sınavı verip önümü görmek istiyorum..

bir önceki yazıdaki durum devam ediyor.şarkıda dediği gibi kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim.yalnız hissediyorum hala kendimi bir liman arıyorum....

bugün dersanedeki hızlandırma programı bitti.çok iyi geçti verimli oldu benim açımdan.bir soru bankası kalınlığında tekrar testleri var çözmem gereken.pazartesi salı biter sanırsam.şuan odaklandığım tek nokta sınav...umarım hüsranla sonuçlanmaz..

sağlıcakla kalın...

29 Ocak 2010 Cuma

sevgisizliktir belki de yalnızlık!


''Her gün bir yerden dönmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan,donmadan akmak ne âlâ
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım...''
Mevlana Celaleddin Rumi
merhaba.bu aralar kendimi çok yalnız hissediyorum.aslında yalnızlığımın farkına varıyorum yine diyebilirim.aslında hayatta kötü giden bir şey yok.hızlandırma programı çok verimli,dersanedeki sınıf arkadaşlarıyla ilişkilerim daha iyi,aile ilişkilerimde sorun yok..yani yaşadığım,içinde bulunduğum bir olumsuz durum yok...ama sevilmek ve sevme isteği var.sevgi açlığı...tutabileceğim sıcak bir el..bunları arıyorum...içimi dökebileceğim,gülüp,ağlayabileceğim..
çok mu zor bilmiyorum ama kendimi yalnız hissetmeye devam edeceğimden eminim...kısmen geçer bu his ama yine nükseder...neyse ben doluyum biraz...ergen çocuğun ruh hali yani...
sağlıcakla kalın...

27 Ocak 2010 Çarşamba


merhaba.hepinizin gözlerinden öperim...

malumunuz ara tatil denilen bir zımbırtı başlamıştı ama nedense onu biz göremedik.bu ara bizde hızlandırılmış programların uygulandığı dönem olarak uygulanıyor.günde 8 ders gibi...hayırlısı...

bu sıkıntılar ne için sınava girip iyi bir üniversite kazanabilmek için.yarın sınavın ilk ayağı olan ygs'ye başvurumu yapacağım.heyecanlı mıyım hayır değilim.ama sınavı kazanamama endişesi var...hadi görüşmek üzere...

sağlıcakla kalın...

24 Ocak 2010 Pazar

uğurlar olsun

''yaşı kaç olursa olsun; 17 veya 27, katil kim olursa olsun,bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum.bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiç bir şey yapılamaz kardeşlerim...''
rakel dink

bu sözler hrant dink'in eşine ait.ocak ayı öyle bir ay ki türkiye'nin aydınlarının bir bölümünün hayatının karanlık güçler tarafından sonlandırıldığı bir ay...
çoğunu tanımıyordum,yazılarını pek okumuşluğum da yok;ama kimsenin ya da hiç bir siyasi akımın etkisinde de kalmadan bunları söylüyorum.çünkü kaleme saygım var.kalemin gücüne...
bugün araştırmacı gazeteci uğur mumcu'nun ölüm yıl dönümü.evinin önünde hunharca katledilişinin yıldönümü.özgür ve özge'nin çocuk yaşta babasız kalmalarının yıldönümü.özgür bir kalemin kırılmasının yıldönümü..
geçen gün hrant dink'in ölüm yıldönümüydü.hani diyor ya hrant dink bir güvercin ürkekliği içerisindeyim ama biliyorum ki ülkemde kimse güvercinlere dokunmaz.ben de biliyorum ki bu ülkede güvercinlerin kanadını kıran,kafasını koparan caniler de var.lobilerin adamı dedikleri dink,altı yırtık bir ayakkabıyla ölmüştü.onun içinde önemli olan ne para ne de puldu.çünkü o da özgür bir kalemdi...
görüşü,inancı,milleti ne olursa olsun bir insanın öldürülmesi kadar kötü ve vahim bir olay olamaz.bir insanın özellikle düşüncesinden dolayı öldürülmesi ise bir o kadar trajik ve acı...
aydınların ve özgür düşüncenin yeşerebildiği bir ülke bir dünya temennisiyle...

sağlıcakla kalın...

23 Ocak 2010 Cumartesi

hasta çocuk*

merhaba.bugün hasta hasta erkenden uyandım mecburen dersanede deneme vardı.popomun sağ tarafı da acıyordu hala iğne biraz ağırmış.elbisemi giyindim,şemsiyemi aldım ve otobüs ile gebze ye gitmek üzere evden çıktım.biraz kendimi zorlayarak dersaneye hızlıca gittim.sınavda ne yaptım ne yapmadım bilmiyorum.başım dönüyordu.

sınavdan çıktık.eda ile ben güleni otobüse bindirdik.sonra kol kola durağa..bir de demez mi kar yağarken şemsiye açmak saçma...neyse benim elde eldiven yok,kız kutuplara keşfe gelmiş gibi giyinik elim donuyor diyor ya ben ne yapsaydım.çok şükür otobüs geldi.

evde ne yaptım pek bir şey yapmadım.sonra karlı günlerin vazgeçilmez yiyeceği mantı yapıldı.onu yedim ama ben yiyip oturmuştum sofraya hem de iğne yemiştim.kar'ı izlemek güzel ama bencil olamıyorum bazen.kendi neşemi kendim yok ediyorum..kar herkes için güzel yüzünü göstermiyor ne de olsa..kar yağıyor hala..birde tatilin sonunda yağsa bir haftada kar tatili yapsak...ben bu havada balık ekmek ve turşu suyu olsun da isterdim.çok istedim yahu..tam bir hasta çocuk psikolojisi...

haydi sağlıcakla kalın...

*hasta çocuk tevfik fikret'in bir manzum öyküsünün adıydı..ne alaka...

21 Ocak 2010 Perşembe

....umut...


merhaba.salı gün yazacaktım rahatsızdım eve geldiğimde.dün doktora kontrole gittim.bugünse yatağımda yazayım dedim.aslında salı gün her şey güzeldi.kar yağıyordu.sınıfta cam kenarında oturduğum için çok rahat seyredebiliyordum.okul çıkışı hafiften tutmaya başlamıştı kar gebzede..ben darıca da da aynı durumu beklemiyordum ama en azından yağıyordur diye ümit ediyordum.otobüsten inince bu ümit hayal kırıklığına dönüştü.evet kar yağmaması yüzünden...ne kadar basit bir şey de diyosunuzdur...


beni tanıyanlar hastalığı pek takmadığımı bilir.benim direncimi kıran memlekette umutlarımı yıkan,beni üzen gelişmeler...


pazartesi gün sınavdan çıkıp eve geliyorum..bir haberlere göz atayım dediğim zaman...bir katilin kahraman gibi karşılanışını ve akıl almaz sermayelerin sahip çıktığını görünce öfkeleniyorum..


salı gün haberlerde bir oğulun öfkesini görüyorum ama o öfkenin altında yatan hüznü görünce de göz yaşlarımı tutamıyorum..tekel işçileri mücadelelerine devam ediyor ve bir ileri boyuta açlık grevine taşıyor ve hükümetten hala ses yok..aklım almıyor bir hükümet nasıl bu kadar duyarsız olur yahu..


çarşamba gün tekrar haberler de tekel işçilerinin mücadelesi,eşlerinin göz yaşı..benim de göz yaşlarım da akıyor yine..o katille ilgili haberler devam ediyor ve avukatlarından birinin eşinin 2006 da o adamı erken tahliye eden hakimin kocası olduğunu öğreniyorum..devamında yeni bir darbe planı..sıkıldım artık..


ya kardeşim sen neden dert ediyorsun diyenler vardır belki..hayatını yaşa sen..ama benim ideallerim var..ve bu aralar yine ileride yaşamıma ülke dışında devam etmeyi düşünüyorum..acı bir durum ama gözlerimdeki umut ışığını ben bile hissetmiyorum bazen..ama umutlarımı besleyecek en küçük bir şey görsem bile gözlerimin nasıl parıldayacağını da biliyorum..dilerim insanca yaşamın hakim olduğu,aydınlık ve mutlu yarınlara kavuşuruz..resimdeki amca gibi gülebilelim;saf ve temiz...


sağlıcakla kalın...


16 Ocak 2010 Cumartesi

ben hakkında söylenenler

Agin Bey
Şu dört yıllık hukukumuz boyunca seni hiçbir zaman tam anlamıyla çözemedim ben,neden yalan söyleyeyim?Ama seni tanıdığım kadarı bile bana yetti.Sen çok özel bir insansın.Yeri geldiğinde ciddi olmayı,yeri geldiğinde çocuklar gibi olmayı çok iyi biliyorsun.Bana pek çok katkın oldu.hayat bakış açımı,görüşlerimi geliştirdin.Ama en önemlisi bana güvenilebilecek bir arkadaşa sahip olmanın verdiği rahatlığı yaşattın.Üzerimde nasıl bir etki bıraktıysan,ben sana gözü kapalı güvenebilirim şuan.Çok babacan bir yapın var.:)Sana tekrar tekrar teşekkür ederim.Siyasete atılırsan oyum sana:D
SERKAN
Sevgili kardeşim Agin,
Seninle dopdolu üç yıl geçirdik.Çok şey paylaştık.Hep bir olduk.Senle geçirdiğim her an’ın benim için değeri çok yüksek.Geriye dönüp baktığımda senle çok şey paylaştığımı görüyorum.Sen anlattın ben dinledim,ben anlattım sen dinledin.Her zaman her soruna birlikte çözüm aradık.Birlikte danslar ettik,türküler çığırdık.Şimdi ise yollarımız öyle yada böyle ayrılacak.Ama dostluğumuz asla yine hep yanında olacağım.Zaten seni unutmayı aklıma bile getiremiyorum.Dostluğumuzun ömür boyu sürmesini istiyorum.Agin hayatta çok başarılı olacağına inanıyorum ve sana sağlıklı mutlu yıllar diliyorum.Kendine iyi bak kardeşim seni çok sevdiğimi unutma…
SÜEDA

yıllık yazılarının ilk ikisi...

13 Ocak 2010 Çarşamba

ne şehittir ne gazi,b_k yoluna gitti niyazi


merhaba...geçen yazımızda resneli niyazi nin adı geçmişti bu yazıda da niyazi bey in ismi geçecek..

biz toplum olarak pisi pisine ölene ''ne şehittir ne gazi,b_k yoluna gitti niyazi''deriz.peki bunun nedeni nedir,neden niyazi?tarihin o tozlu sayfalarındayken bir iki sayfa çevirip bakalım.bizim niyazi bey kahramandır artık.meşrutiyet ilan olmuştur amaca ulaşılmış..biraz kırgınlıklarda var,enver nerelere geldi mesela ona ise 13 yaşındaki çocukla aynı unvanı vermek istediler..o da kahraman olarak karşılandığı,pek sevdiği baba toprağı makedonyaya döndü,köşesine çekildi..burda yaşamını güzel bir şekilde sürüyordu niyazi bey..bir davet aldı ıstanbul dan hem de boğazda yürüyüp eminönünde balık-ekmek yemek istedi ve de turşu suyu içmek.tren yerine deniz yoluyla gelmeyi tercih etti niyazi bey,aşıktı denizlere bahriyeli olmak istemişti ama çapkın olmadığı için alınmamıştı.neyse niyazi bey arnavutluğun avlonya limanına gitti yola çıkmak için.nolduysa o ara silahlar patladı ortalık karıştı amanın bizim niyazi bey yerde sivil kıyafeti üzerinde kanlar içinde yerde yatıyor..niyazi beyi vuranda yakın koruması..hürriyet kahramanı niyazi beyin,o kadar savaşta bulunmuş komutanın yakın koruması tarafından vurulması ve bu karanlık ölüm üzerine bu söz söylene gelmiştir..tarihin renkli simalarından biri olan niyazi beyin hayatının sonunu bu sözle anlatmıştır toplumumuz.ruhu şad olsun.....

sağlıcakla kalın..

10 Ocak 2010 Pazar

geyik muhabbeti




evet malumunuz biz boş konuşmalar,sohbetler için ne deriz?tabi ki ''geyik muhabbeti'' deriz..peki bu söz dizisi nerden gelir bakalım bir...
tarihin tozlu sayfalarını çevirdik..haşmetli padişah 2.abdülhamit dönemi...ittihatçılar iyi örgütlenmiş ve 2. meşrutiyetin zamanının geldiğini düşünüyorlar..makedonyada meşrutiyet ilan edilsin diye enver bey ve niyazi bey çetelerini kurup dağa çıkar..işte bizim niyazi bey ve çetesi dağa çıktığının ilk gününden itibaren peşlerine bir geyik takılır..çete nereye geyik oraya...hatta bu geyiğin niyazi beyin hayatını kurtardığı da söylenir...neyse bizim ittihatçılar amacına ulaşır meşrutiyet ilan edilir..tabiki çeteciler de ovaya inecektir..niyazi bey,çetesi ve geyik de inerler...kahramandır artık onlar basın onları yazacak çizecektir...ama öyle olmaz basının tüm ilgisi geyiğe yönelmiştir..gazeteler geyiğin haberleri,çete ve geyik fotoğraflarıyla yayınlanır günlerce..kahramanlar da,meşrutiyet de gölgede kalmıştır..varsa yoksa geyik..hatta bu geyiğe ''rehberi hürriyet'' denmiştir...padişah ve ailesi gülhanede geyiği görmeye de gitmiştir...bu vakadan sonra tüm boş konuşmalara ''geyik muhabbeti'' denmiştir..

bir de geyik muhabbetinin 4.murat zamanından geldiği söylenir ama o sadece rivayete dayanır...
*geyik ve çetenin beraber çekildiği fotoğraflar yukarıdadır..

........

merhaba..uzun zamandır yazamadım..bakın bu benim 100. yazım hediyeleri istiyorum..sevmişim bu dünyayı..hepinize teşekkür ediyorum..

sağlıcakla kalın...

2 Ocak 2010 Cumartesi

gürleyen gök olsun...

merhaba..saatim durdu 1 ocak akşam 8,25 te...pilli olsa anlarım niye durdu ki şimdi..ne yapıyorum bol bol livaneli dinliyorum...soru çözüyorum..ve hedefime daha net bir şekilde kitlendim artık...bu durumda payı olan üstada şükranlarımı sunuyorum..

sabah 7,30 da uyanıp yağmuru seyrettim..servis bekleyen işçilerin başlarını sokacak bir yer arayışını...yağmur doluya çevirdi birden camımdan sesler geliyordu çıt çıt çıt....şimşek çaktı gök gürledi...ve yağmaya devam etti..ben sıcak yatağıma dönmeye karar verdim.ama uykunun kokusunu da sevmem.yataktan ikinci kalkışımda camı açtım az...zaten yağmur da dinmişti..sanırsam dersane vakti yaklaşıyor..ben de hazırlanmalıyım yavaş yavaş...

sağlıcakla kalın...