26 Mayıs 2010 Çarşamba

sade vatantaştan

merhaba hızlı bir giriş oldu biraz da sert..ama yazacağım öfkemi ancak yazarak dile getirebiliyorum..şuan için elimden başka bir şey de gelmiyor..


insanlar düşünün tek amacı alınlarının akıyla ekmeklerini kazanmak olan..birilerinin torunlarına aldığı oyuncağın tutarı kadar para kazanmak için yerin metrelerce altına giren insanlar..yüzlerinin karası ekmeğinin ve emeğinin aklığını perçinleyen insanlar..kırmızı plakalı beyler nasıl utanmadan gidip de konuşabiliyorsunuz orda..tebrik ediyorum sizleri..devlet baba onlara sunduğu ''kaderin'' bir parçası olarak gönderir kırmızı plakalı temsilcilerini..onların ölüleri görür devleti..ama o darmadağın olan ailelere başka acılarda gerekir karışan cenazeler gibi...yazık yahu çok yazık..



çocuklar düşünün silahın bombanın sesinde büyüyen savaş ortamında yaşam süren..açlık ve sefaleti ezilmişliği onlara kadermiş gibi sunulan çocuklar..oyuncakları olmuştu gölgesinde büyüdükleri silahlar bombalar..ama oyuncaktı tabi..gerçeklerini henüz görememişlerdi..belki dağda belki kışlada ölüm saçacaklardı gerçekleriyle..ama devlet babaları onları çocukken de düşünmemezilik etmedi..sokak aralarına gerçek muhimmatlar bıraktı süpriz armağanlar..ee tabi gerçeğiyle oynanırsa o oyundaki ölüm de gerçektir..savaş coğrafyasının savaş oyunlarıyla oynayan çocukları savaş oyuncakalrıyla ölür..evet onlara sunulan kader...hümanizmanın,
felsefenin yeşerdiği toprakların çocukları nasıl böyle bir yaşama mecbur edilir..bunu da ben anlayamıyorum..
göçük altında yiten 30 canın ve van da ölen çocuğun hatıralarına ölülerine duyduğum saygıdan otosansür uyguladım yazıda..ama benim gözümde bu insanların katili devlettir..bundan önce ölenlerinde ve bu şekilde devam edecek ölümlerin de tek sorumlusu devlettir ve devlet olacaktır..
yurdum insanı öfkem aslında sana..söylemek istediğim o kadar çok şey var ki..neyseki bunları şair çok güzel ifade etmiş...
Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
Nazım Hikmet (Dünyanın En Tuhaf Mahluku)

Hiç yorum yok: