
topraktı onlar için yaşam,tattıkları ölüm gibi...aş,iş ve evdi..ama düşünmemişlerdi ölüm nedenleri olacağını..ölüleri 'bakan' gören insanlar..zaten onlar devleti ölünce görürler..şehirdeki insanlar ancak o zaman oralarda da süren hayatlar olduğunu bir an için farkeder...o süt kokan, tezek kokan, kırmızı yanaklı insanları..alçak gönüllüdür o bir tebessüm de unutturabilir her şeyi ona..yakınlarını alan toprağa kızmazlar yine ona dört elle sarılırlar..hayat ne kadar zor olsada onlar güçlü ve mutlu bir şekilde devam eder hayatlarına..doğanın cilvelerine rağmen severler doğayı..onlar aslında insanı severler,o sevgi kendini bir toprakta ya da yeni doğan buzağıda gösterir..evet battaniyeyi kendi üzerine örtmek yerine o buzağının üzerine örter,her şeye rağmen parlayan o küçük gözler..onun tek maddi zenginlikleri olduğunu da bilir..
yakınımızda yaşayan bu insanlar bir o kadar da uzak bizlere..aslında biz uzağız onlara..onlar bizi bağırlarına basmakta tereddüt etmez ama biz..sıcak ve temiz insanların fakir dünyası..biz hayatı maddelerle dolu şehirlilere göre fakir dünyası..aslında en zengin dünyadır bir insan için...insanın özne olduğu, mana ile öne çıkabildiği yaşamlardır..
istemezler bir şey bizden..arada sitem ederler yalnızlıklarına..ama dedik ya bir tebessüm ile o sitem de ortadan kalkar..alçakgönüllü toprak insanı..biz modern dünyanın çağdaş insanlarından uzak o insanlara yüzümüzü dönmeliyiz artık..vatandaş olduklarını hissettirmeliyiz, ölülerini bir tabuta koyamayan insanlara..sait faik'in dediği gibi her şeyin bir insanı sevmek ile başlayacağını bilerek...
*bu yazımı anadolunun temiz insanlarına ithaf ediyorum..ve elazığda kapanan gözlere birer selam..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder